uzun zaman sonra, temmuzda
"rica ederim, bana söyleyiniz, insan kendinden nefret ederse, birini sevebilir mi? kendi kalbiyle barışık olmazsa başkalarıyla iyi geçinebilir mi? kendi varlığından canı sıkkın ve yorgun ise topluluğa hoşluk getirebilir mi? bu soruların hepsine cevap vermek için deliliğin kendinden daha deli olmak lazımdır. ben toplumdan dışlanırsam, insan başkalarına katlanmak şöyle dursun, kendi kendine katlanamayacaktır. kendiyle herhangi bir ilişkisi olan her şeyden tiksinecek ve şahsı, kendi gözünde bir kin, iğrenme ve nefret konusu olacaktır. zira, genellikle anadan daha çok üvey ana olan doğa, bütün insanlara ve özellikle biraz bilgelik sahibi olanlara, ellerinde olana karşı isteksizlik göstermeyi, olmayana hayranlık duymayı emreden talihsiz bir eğilim vermiştir. bu uğursuz eğilim, hayatın bütün faydalarını, bütün güzelliklerini, bütün çekiciliklerini bozar; son olarak hayatı da tamamen mahveder. ölmezlerin insanlığa verebildikleri en kıymetli armağana; güzelliğe sahip olan, kendi kendinin hoşuna gitmezse neye yarar? hüznün kara zehriyle bozulunca, gençliğin faydaları ne olabilir? nihayet burada sağ tarafımda gördüğünüz ve çıkarlarıma her yerde gösterdiği bağlılıkla sevgimi kazanmış olan özsaygı’nın yardımı olmaksızın, hayatta, yerinde ve istekle yapabileceğiniz (yerinde diyorum zira yerinde olmak, yalnız sanatların değil, hayatın bütün edimlerinin büyük esasıdır) herhangi genel ya da özel edim olur mu?"
"deliliğe övgü"den, erasmus (1469 – 1536)
görsel: des filles et une aiguille - tralala - lutin de printemps...
0 yorum var!:
Yorum Gönder